Hülya Koçyiğit her pazar TRT-2 ekranlarında yayınlanan “Film Gibi Hayatlar” programının yeni bölümünde, usta müzisyen ve besteci Tuluyhan Uğurlu’yu ağırladı. Sanatla iç içe bir ailede büyüdüğünü anlatan Uğurlu, “Tam Türkiye’ydi, tam dünyaydı büyüdüğüm ev. Annem ve babam maneviyatı güçlü Cumhuriyet insanlarıydı. Abbas Sayar, Oğuz Tansel, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Edip Cansever gibi sanatçılar evimizin daimî ev sahipleri gibiydi. Hepsi farklı görüşten insanlardı ama onlar için ‘Türkiye’ denilince akan sular dururdu. Böyle bir ortamda büyümek benim karakterimi çok etkiledi.” sözleriyle çocukluk yıllarını anlattı.
Müziğe yeteneğinin küçük yaşlarda keşfedildiğini belirten sanatçı, “Annem çok güzel piyano çalardı, absolut kulaktı. 2 yaşındayken radyoda çalan şarkılara doğru tempo tutarmışım. Annem kulağımın iyi olduğunu fark edince beni İstanbul Devlet Konservatuvarı sınavlarına soktu ve kazandım. Şanslıyım, çok değerli hocaların öğrencisi oldum hep.” ifadelerini kullandı.
Sanat hayatına erken yaşta atıldığını söyleyen Uğurlu, “Çok küçük yaşta profesyonel oldum. Onu başarabilmek zor bir şeydir, şimdi 16 yaşımda olsam bir dururum. Öyle bir deli cesaretiydi; hem Avrupa’da hem de Türkiye’de konserler vererek hayatımı idame ettiriyordum, hem de kendi müziğimle.” dedi.
Müzikal felsefesini anlatırken, “Ben kendimle yaşıyorum. Kendimi dinlerim, kendimi dinlerken kâinatı dinlerim aslında. İnsan kendini dinlerken kalbinin ritmini kâinatın ritmiyle denkleştirebilirse o zaman her şeyi üstün başarılarla yapabilir. Çalışkanlığım ve bakış açımın yanı sıra kendimi yenileme arzum oldu hep.” sözleriyle müzik ve hayat arasındaki bağa dikkat çekti.
Kendi eserlerini üretmenin önemine değinen Uğurlu, “Neden şu an hala Mozart’ı, neden Schubert’i anıyoruz, neden onların heykeli var? Schubert zamanında iyi müzisyenler yok muydu? Vardı. Niye biliyor musunuz? Kendi eserlerini yazdıkları için. Ben de bu kararı aldım. İyi, kötü neyse çıkıp o yolda yürüdüm.” diyerek sanatta özgünlük ve üretimin önemine vurgu yaptı.
Toplumsal olaylara duyarlılığıyla da bilinen sanatçı, “Hep aynı hataları yaparak, hep umut var diyerek hayatı anlamaya çalışıyoruz. Anadolu ciddi bir deprem bölgesi. İstanbul başıboş bırakılmış bir şehir oldu, ona saygı duymuyoruz. Önce ülkemizin aydınlık yarınlara olan yürüyüşünü durdurmamak lazım.” sözleriyle düşüncelerini paylaştı.
Yorumlar (0)