Hülya Koçyiğit, “Film Gibi Hayatlar” programının bu haftaki bölümünde, sunucu, oyuncu ve şarkıcı Cenk Eren’i konuk etti.
Ankara’da doğup büyüyen sanatçı, “Doğup büyüdüğüm aile ortamı ve çevremin müzikle alakası yoktu. Bu sebeple benim de sanatla tek temasım açık hava sinemalarında film seyretmekti. Şarkıcı olmam ailem tarafından kabul göremezdi.” sözleriyle çocukluk yıllarından bahsetti.
Müzik eğitimine Ankara Radyosu’yla başladığını ifade eden Eren, Radyo’ya kabul sürecine dair, “Konservatuar sınavları için tek başıma İstanbul’a geldim fakat sınavı kazanamadım. Daha sonra Ankara Radyosu’da açılan çok sesli koro sınavını derece ile kazandım. Bas bariton olarak koroda el üstünde tutuldum. Bu sayede kendime güvenimi yeniden kazandım.” dedi.
Öğrencilik yıllarında aynı zamanda sahne alan sanatçı, inişli çıkışlı dönemlerini “Camiada yavaş yavaş çevre edindikçe radyodaki hocalarımdan gizli sahneye çıkmaya başladım. O zamanlar gece kulüpleri popülerdi. Gece geç saatlerde eve döndüğüm için ertesi gün derste uykusuz olurdum, sesim pürüzlenirdi. Bilinçsizce şarkı söylemek bas sesimi inceltti.” sözleriyle anlattı.
İlk albümünden umduğu etkiyi alamadığını ifade eden Cenk Eren, “İlk albümüm patlayacak sandım ama albüm tutmadı. Sokağa çıktığımda beni tanıyan yoktu. Bu yüzden sahneye ağırlık verdim ve sahnede bir popülerlik kazanmaya başladım. Hep derim, ‘Ben sahnede doğdum.’ Sahneye çıkacak genç arkadaşlarıma tavsiyemdir: Şarkı söylemek yetmiyor, iyi bir de repertuvar lazım.” dedi.
“Bugün olduğun Cenk Eren için kendine en büyük teşekkürün nedir?” sorusu üzerine Cenk Eren, “Yaşlılar, çocuklar ve sokak hayvanları benim kırmızı çizgimdir. Yaş aldıkça, kayıplarım oldukça değerlerim de yer değiştirdi. Hayata daha farklı bakmaya başladım ve hırslarımı törpüledim. Kendime en çok vicdanımı kaybetmediğim için teşekkür ediyorum.” yanıtını verdi.
;){kind=link}
Yorumlar (0)