Programa “Nasıl Fenerbahçeli oldunuz” sorusunu yanıtlayarak başlayan Saran “Babam Fenerbahçeliydi ben de 5 yaşından beri Fenerbahçeliyim. Fenerbahçeli olmak benim için bir ayrıcalık. Fenerbahçe Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu. Bir spor kulübü olarak da topluma faydalı olmanın en önemli araçlarından biri” dedi.
“Fenerbahçeli olmaktan gurur duyuyorum”
Gençlere, amatör sporlara çok önem verdiğini belirten Saran “Fenerbahçe amatör spor dallarında son derece başarılı bir kulüp. Olimpiyatlara en fazla sporcu veren, en başarılı kadın sporcuları yetiştiren kulübüz. Fenerbahçe sporun her branşında başarılı, bu konuda dünyanın en büyük spor kulübü. Fenerbahçeli olmaktan gurur duyuyorum” dedi.
“Fenerbahçe’nin önünde şampiyonluğa giden bir yol var. Camianın birlik olması lazım, hepimizin Fenerbahçe yönetimi ve Ali Koç’un arkasında olmamız lazım”
Fenerbahçe başkan adaylığı hakkında da soruları yanıtlayan Saran “2024’te aday olacak mısınız?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Fenerbahçe’nin önünde şampiyonluğa giden bir yol var. Bu sene o sene. Şansımız çok yüksek. Bunun için camianın birlik olması lazım. Hepimizin Fenerbahçe yönetimi ve Ali Koç’un arkasında olmamız lazım. Bu süreçte Fenerbahçe’yi bir kongre sürecine sokmak çok yanlış olur”
“Fenerbahçe Başkanı Olmayı Çok İstiyorum ve İyi Yapacağıma da İnanıyorum”
Başkanlığa gelince, Ali Koç artık bu işi öğrendi. Bana göre en faydalı olacağı zaman. Göreve devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Ali Koç çok iyi bir insan iyi bir Atatürkçü, iyi bir Fenerbahçeli. Göreve devam etmesi lazım. Kendisine söylediğim için burada söylemekte de mani görmüyorum ben başkan olmayı çok istiyorum iyi yapacağıma da inanıyorum. Ali Koç ben bırakıyorum görevi derse ben ve ekibim talibiz, niyetliyiz, hazırlıklara da başladık. Şimdi süreci izleyeceğiz”
Borussia Dortmund Başarısı
2004 yılında Bundesliga kulübü Borussia Dortmund’un hisselerini alarak kulüpten sonra en büyük hissedarı olan Saran, o dönem yaşadıkları sorulunca şunları anlattı:
“Fenerbahçe’den istifa ettikten sonra, başkanlık hedefim de olduğu için kendimi bu konuda nasıl geliştiririm diye düşünürken bir gün önümüze böyle bir fırsat çıktı. Kulübün mali yapısı çok kötüydü ve küme düşmek üzereydi. Ekibimi ve kardeşimi inceleme yapmaları için Almanya’ya gönderdim. Rapor hazırlandı, inceledik. Dortmund’un 81 bin stat kapasitesi var, 79.817 kişiye oynuyor. Avrupa’da olmayan bir yüzde müthiş bir kapasite. Bu verilere bakarak ve değerlendirmelerin sonucunda satın alma kararı verdik. Hayatımda geriye dönüp baktığımda en büyük gurur kaynaklarımdan birisi oldu bu iş. O dönem Almanya’ya gidiyordum gurbetçiler boynuma atlıyordu çünkü senelerce Dortmund ambleminin içinde bir Türk bayrağı oldu. Çok büyük bir gururdu. Başarı gelmeye başlayınca dönemin başbakanı Kohl devreye girdi kulübe baskı yaptılar ve bir Türkü istemediler, madem istemiyorsunuz çıkalım dedik. Bir hataydı tabii bugün aynı hatayı yapmazdım”.