Yani çözülmemiş travmaları, farklı kişilerle farklı zamanlarda yaşasak bile, zihnimizin odaklandığı tek bir konu vardır. Travma sonrası davranışı değiştirmek. Davranış değişince travma konusu da çözülmüş olur. Bunu başarabilmek sanıldığından çok daha zordur. Travma konusu çözülmediği için, her defasında aynı döngünün içine girmek ve yaşananları tekrar tekrar yaşamak mümkündür. Freud’a göre travmaların tekrarlanmasının tek sebebi kişinin kendisidir. Yaşanılan olay ve travmalardan sonra kişiler,
‘Ben öyle yaptım diye böyle oldu’ Gibisinden, kendini suçlama eğilimi gösterirler.
Sizi üzen ve size zarar veren şeylerin, son bulmasını istiyorsanız, öncelikle bunlara sebep olan travmaları çözmelisiniz. Travmalarınızı çözmek için, alanında uzmanlaşmış psikologlar ve terapistlerden yardım alabilirsiniz.
Başkalarının, travmalarını üzerine alan kişi, hayatına hep aynı türden insanları çeker.
Belki de onlar sizi değil, siz onları buluyorsundur.
‘Hayatınızdaki her şey için mutlu ve minnettar olmalısınız’ gibi pozitif olumlama cümlelerini sık sık duyduğunuza eminim.Bunu takdir etmek ve hayata geçirmek hiç kolay değildir.Çoğu insanın, hayatını paylaşacağı bir ruh eşi bulması çok zordur. Elbette kötü giden bir ilişki için minnettar olmanızı kimse bekleyemez. Kendinize karşı acımasızca dürüst olduğunuzda, yalnızlık, hayal kırıklığı ve hayatınızdaki karmaşalar, genel mutluluğunuzu etkiler. Bu durum, sizi, en iyi haliniz olmaktan ve en yüksek potansiyelinizi ortaya koymaktan alıkoyar. Aynı yanlış kişiyle, tekrar tekrar birlikte olmak, mutsuz olduğunuz halde garanti olarak gördüğünüzbir ilişkide uzun süre kalmak, yanlış bir şey yaptığını hissetmek ama ne olduğunu bilememek, elindekine razı olmak, hayata karşı yenildiğini düşünmek ve hatta belki de umutsuzluğa düşmek gibi durumlar, sizi doğru kişiyi bulmaktan alıkoyabilir. Hazır olduğunuzda sevin. Yalnız olduğunuzda değil.

Yalnızlık duygusu, genellikle kalbinizi yanlış yerlere ve yanlış kişilere götürür. Duygularınızın ve kalbinizin farkında olmak çok önemlidir. Hiç kimse sizi, kendinizden daha iyi tanıyamaz. İnsanların yapmaktan vazgeçmeleri gereken şey, yalnızlıktan kaçıp, hayatındaki boşluğu doldurmak için birilerine koşmalarıdır. Bunun sonucunda gelen hayal kırıklığı, yalnızlık duygusundan daha ağırdır. Hiç kimse, başka bir insanın tamamını onarıp, düzeltemez. Eninde sonunda her şey aslına döner. Bu gerçekle yüzleşmek sanıldığından daha fazla acıtır. Çoğu zaman, kendimiz için neyin iyi neyin kötü olduğunu biliriz ancak içimizdeki bilgeliğe yüz çevirir ve başkalarının bizim yerimize hap gibi çözümler bulmasını beklersek daha çok bekleriz… Her parçanızı takdir eden, aptallıklarınızı ve tuhaflıklarınızı kutlayan ve sizi gerçekten görme yeteneğine sahip olan biriyle olun.

Hepimiz görülmek, duyulmak, takdir edilmek ve olduğumuz gibi değer görmek isteriz, ancak kendimize ait bazı parçaları karşımızdaki insandan saklarsak, bu asla gerçekleşmez. Dikkat ederseniz, kendiniz olmanıza izin veren ya da sizi olduğunuz gibi kabul eden biriyle olun demedim. Bunun adı razı olmaktır. Bu böyle bir önerme değil. Ben, sizin varlığınızı, samimiyetle kucaklayacak birinden bahsediyorum. Kendiniz olmaya sadece siz karar verebilirsin. Ya öylesinizdir ya da değilsinizdir. Bu tamamen size kalmış. Mantıklı kararlar almak, güçlendirilmiş ve öz değeri yüksek bir hayat yaşamak için ihtiyacınız olan her şeye sahipsiniz. Varoluşunuz başlı başına bir mucizeyken, sizi üzen bir yerde durarak bu mucizeyi, boşa harcamayın. Yanlış seçimlerden sonra, hata yaptım diye üzülmeyin. Bazen hayatınızın en büyük aşkı, hayatınızın en büyük hatasından sonra gelir.
Yorumlar (0)