Sibel Tüzün: 90'lı yıllarda daha cesurduk

'Olaylara Gel' adını verdiği yeni single'ını müzikseverlerle buluşturan Sibel Tüzün, Snob Magazin'den Aynur Cihan'a özel açıklamalar yaptı.

Başarılı sanatçı Sibel Tüzün ile yeni single'ını, müziğin geçirdiği evrimi, kadın-erkek ilişkilerini ve evliliğe bakışını başta olmak üzere pek çok konuyu konuştuk. 90'lı yıllarda müziğin özenle üretildiğini ifade eden Sibel Tüzün, "Müziğin daha özenli üretildiği yıllardan geliyorum. 90'larda daha cesurduk ve benimle aynı dönemde çıkan bütün arkadaşlarımın renkleri farklıydı" dedi.

RÖPORTAJ: Aynur CİHAN

Yoğun çalışma temposu sebebiyle ses tellerinizde kanama olmuştu. Şu an nasılsınız?

En son kontrolde %90 oranında iyileşme gördü doktorum. Alerji, viral enfeksiyon ve strese bağlı bir rahatsızlık olduğu için doktorumun tavsiyesi üzerine kendimi yine de yormamaya gayret ediyorum. 

1.5 yıl önce çıkardığınız 'Senden İmzalı' adlı şarkıdan sonra şu sıralar yeni single'ınız 'Olaylara Gel' ile adınızdan söz ettiriyorsunuz. Bu şarkının çıkış hikâyesini sizden dinleyebilir miyiz?

Dostum ve aynı zamanda şirketim Arinna Müzik’in avukatı Sadettin Dayıoğlu’nun bir akşam ziyaretinde ortaya çıktı bu şarkı. Yemeklerimizi yedik, sohbet ettik. Sadettin yazmış zaten "Olaylara Gel"i... O söyler söylemez bayıldım şarkıya. Akşam Çınar’ı uyutmak için yarım saat ayrıldım yanlarından, Aytun ve Sadettin evimizdeki küçük stüdyoda şarkının aranjesini neredeyse bitirmişlerdi. 'Olaylara Gel'i, hepimiz birden çok sevdik.


Olaylara Gel'in sözleri aşkın günümüzde ne kadar hızlı yaşandığını gözler önüne seriyor. Bu hızlılık aşkı kirletiyor mu sizce? Aşkın artık gecelik zevke dönüştüğünü de görmek mümkün...

'Olaylara Gel' bir ilişkinin erken dönemlerinden dem vuran bir şarkı. Büyük cümleler, vaatler, flört döneminde kişilerin belki olamadıkları ama olmak istedikleri kimlikleri empoze etmeye çalıştıkları biraz karışık ama kesinlikle her anlamda eğlenceli bir döneme değiniyor. Sorunuzun ikinci kısmını ise şöyle cevaplayabilirim sanırım. Aşk ve ikili ilişkileri birbirinden ayrırsak; ikili ilişkilerin kurulabilmesi için ille aşk gibi baskın bir duygunun varlığına gerek yok. Aşk daha uçucu, büyülü ve karmaşık bir duygu. Sorumlulukları ve fedakarlıkları beraberinde getiriyor. Bazen flört etmek de tercih edilebilir bir durum olmalı. Biriyle sohbet etmek, ileriye götürmeden o anın tadını çıkarmak da insan için bir ihtiyaç olabilir pekala. Hızla değil aşka yüklediğimiz anlam ve beklentilerle alakalı bir durum bu.

Müzik her geçen gün biraz daha dijitalleşiyor. Siz bu dijitalleşmeye alışabildiniz mi?

Müziğin sunuluş biçimi ve pazar değişse de aslolan samimiyet ve duygudur. Dolayısı ile dijital verilerden çok, eserlerin ulaştığı kişilerdeki etkisi benim için daha değerli.  Günümüzde plak üretiminin yeniden canlanmış olması da dinleyicin hala materyal olarak elinde bir ürünün bulunmasını arzuladığını gösteriyor.

Müziğin dijitale kayması, beraberinde bir müzik kirliliği de getirdi. Bunun içerisinde bir de sahte tıklar eklenince herkes sanatçı oldu... Müziğe yıllarca emek vermiş biri olarak bu durum size ne düşündürüyor?

Herkesin bu yöntemle sanatçı olduğunu düşünmüyorum. Bahsettiğiniz şey ilgi çeken bir görsel veya içerik olabilir. İnsan meraklıdır. Popüler olana bir göz atmak ister herkes. Müzisyenin yolu ise uzun bir yolculuktur. Tıklanma sayısı, like alma gibi kavramların sanat ve sanatçılar için belirleyici olmaması gerektiğine inanıyorum. Tabii ki dinleyiciler için de. 



Bundan sonra müzikal anlamda ne gibi planlarınız var?

Yeni şarkılar için hazırlıklara başladık bile. Uzun aralar vermeyi düşünmüyorum. Konser takvimimi sosyal medya hesaplarından paylaşıyorum. 2019 yazı sahne planlamamız yakında bitmek üzere. Farklı bir albüm projemiz üzerinde de çalışıyoruz.

Yıllara meydan okuyorsunuz? Bunu nasıl başarıyorsunuz?

Teşekkür ederim. Fiziksel olarak kendimle ilgilenmek için pek zaman harcadığımı söyleyemem. Doğada vakit geçirmeye çalışıyor, hayatın güzel yönlerini yaşamayı, kendimi iyi hissedebileceğim insanlarla birlikte olmayı tercih ediyorum. Ailecek işlenmiş ürünlerden de uzak durmaya çalışıyoruz.

Son yıllarda sanatçılar siyasi görüşlerini rahatça açıklar hatta mitinglere katılır oldu. Bu sizce doğru mu?

Sanatçı da toplumun bir üyesi. Elbette her vatandaş gibi sanatçıların da siyasi görüşleri var. Olmalı da. Ve yine her vatandaş gibi görüşlerini açıklamak veya açıklamamak sanatçıların da kişisel tercihleri. Meslek yada konum ayırmadan bu tercihlerini, özgür iradelerini kullanan hiç kimseyi yargılamamalıyız diye düşünüyorum. 



1993 yılında çıkardığınız 'Ah Biz Kızlar' adlı ilk albümünden bugüne kadar geçirdiğiniz 26 yılı nasıl özetlersiniz?

Müziğin daha özenli üretildiği yıllardan geliyorum ben. Daha cesurduk ve benimle aynı dönemde çıkan bütün arkadaşlarımın renkleri farklıydı. Müthiş deneyimlerim var tabi ama röportaja sığmaz. Kısaca diyebilirim ki inandığım yolda devam ettim hep. 

İki çocuk annesisiniz. Başınızdan üç evlilik geçti. İmkanınız olsa 20'li yaşlarındaki Sibel'e ne söylerdiniz?

Üç kez evlendim ve şu anda çocuklarımla beraber mutlu ve huzurlu bir hayatım var. Geçmişe dönmek yada mesaj göndermek de pek bana göre değil açıkçası.

Evliliğe kapılarınız açık mı?

Aklımda olan veya hedeflediğim bir durum değil.



Sizin çıkış yaptığınız 90'lı ve 2000'li yılların başında sosyal medya kullanımı yaygın olsaydı, şu an daha farklı bir konumda olur muydunuz sizce?

Her dönemin dinamiği farklı. Sosyal medyanın gücü aynı zamanda iyi kötü çok fazla bilgi içeriğe sebep oluyor. Bir yandan da bireyler arasında perdeler kalkıyor. Bu hem bir fırsat hem de dijital dünyada kaybolma riski taşıyan bir durum. Kişisel olarak bir tıkla dünyaya ulaşabilen bir nesilden olsam daha iyi bir durumda olacağım kesin. Ama hiçbir şey için geç değildir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.