CEREN SALTOĞLU

2026’ya Doğru: Güven, Değer ve Dijitalleşmeyle Yeni Marka Dönemi

Merhaba, ben Ceren Saltoğlu. Snob Magazin’de sizlerle markalaşma dünyasındaki gözlemlerimi paylaşacağım. Özel sektörde uzun yıllardır marka stratejisi ve iletişimi üzerine çalışıyorum; farklı sektörlerde edindiğim tecrübeler ve aldığım eğitimler, markaların nasıl konumlandığını ve tüketiciyle nasıl bağ kurduğunu derinlemesine inceleme fırsatı sundu. Bu köşede, sahadaki deneyimlerimi, küresel trendleri ve marka yönetimi konusundaki profesyonel perspektifimi bir araya getirerek, markaların nasıl sürdürülebilir ve inovatif olduğunu birlikte keşfedeceğiz.

Markalaşma artık sadece logo veya ürünle ölçülen bir kavram değil. 2026’da başarılı markalar, tüketiciyle duygusal bir bağ kurabilen, anlam ve deneyim üretebilen markalar olacak. Apple örneğini ele alalım: Ürünleri kadar, kullanıcı deneyimi ve sadık topluluğu ile global bir bağ yaratıyor. Nike ise “just do it” felsefesini sadece bir slogan olarak değil, yaşam biçimi haline getiriyor. Artık tüketici, bir ürünü değil, bir değer sistemine dahil olmayı tercih ediyor.

Bu bağlamda Hermès’in bu yıl globalde vd İstanbul’da gerçekleştirdiği “Hermès in the Making” etkinliği markalaşmanın geleceğini mükemmel şekilde özetliyor. Hermès, bu deneyimde tüketiciyi yalnızca bir ziyaretçi olarak değil, markanın yaratım sürecinin canlı tanığı olarak konumlandırdı. Zanaatkârlar atölye ortamını sahaya taşıdı; el işçiliği, deri ustalığı, sanat ve zanaatin iç içe geçtiği üretim süreci adeta bir sahne performansı gibi sergilendi. Bu, klasik bir marka tanıtımı değildi; bir deneyim, bir kültür aktarımı, markanın ruhuna dokunan bir topluluk buluşmasıydı.
İşte 2026’nın marka anlayışı tam da bu: Ürünü göstermek değil, ürünün ardındaki hikâyeyi yaşatmak.

Sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk da markaların en önemli değerlerinden biri olacak. Patagonia, sadece çevreye duyarlı ürünler sunmakla kalmıyor; toplumsal bilinç yaratıyor. 2026’da etik duruş, marka kimliği kadar kritik. Tüketici artık “ne satın alıyorum?” kadar “hangi değerleri destekliyorum?” sorusunu da soracak.

Dijitalleşme ve globalizasyon ise markaları hem daha güçlü hem de daha esnek olmaya zorluyor. LVMH gibi global markalar, her pazarda lokal kültürü anlamak ve içeriklerini buna göre şekillendirmek için çalışıyor. 2026’da sosyal medya, yapay zekâ ve veri odaklı pazarlama, markaların tüketiciyle temasını daha da kişiselleştirecek.

Ve unutmayalım ki, büyük hikâyeler anlatmak şart değil. Küçük, özgün ve samimi anlatımlar da güçlü bir marka algısı yaratabilir. Glossier’in başarısı bunun en iyi örneği: Topluluk odaklı yaklaşımıyla, sadık kullanıcılarını markanın sözcüsü haline getirerek kısa sürede global bir fenomen oldu.

Tüm bunların ışığında, 2026’da markalaşma stratejileri sadece ürün ya da logo üzerinden değil; deneyim, etik duruş, teknoloji, kültürel farkındalık ve hikâye bütünlüğüyle şekillenecek. Bu köşede, hem global hem lokal örneklerle, markalaşmanın, geleneksel ve dijital pazarlamanın, teknolojinin, yapay zekanın geleceğine dair iç görüler sunmaya devam edeceğim.

Çünkü güçlü marka, geleceği okumayı bilen markadır.

Ceren Saltoğlu
Brand & Marketing Manager
“Güvenle başlayan hikâye, markaya dönüşür.”

CEREN SALTOĞLU Haberleri